Yazar Ahmed Hikmet Müftüoğlu Kimdir? Eserleri, Kitapları, Sözleri, Hayatı, Ödülleri

Ahmed Hikmet Müftüoğlu'nun Fotoğrafı

Yazar Ahmed Hikmet Müftüoğlu
Doğum 1870, İstanbul
Ölüm 1927, İstanbul
Meslek Yazar ve Diplomat

Ahmed Hikmet Müftüoğlu kimdir, Ahmed Hikmet Müftüoğlu’nun eserleri nelerdir, Ahmed Hikmet Müftüoğlu kaç yaşındadır, Ahmed Hikmet Müftüoğlu kaç yılında ve nerede doğmuştur, Ahmed Hikmet Müftüoğlu kaç yılında ve nerede ölmüştür, Ahmed Hikmet Müftüoğlu’nun hayat hikayesi ve Ahmed Hikmet Müftüoğlu hakkında ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda bulabilirsiniz!



Ahmed Hikmet Müftüoğlu Kimdir?

1870 yılında İstanbul’da doğdu. Babası şair Yahya Sezai Efendi’dir. Ailesi dönemin ulema sınıfındandı; Dedesi Mora Abdülhalim Efendi’nin müftüsüydü. Yedi yaşındayken babasını kaybetmiş ve ağabeyinin himayesinde büyümüştür. Eğitimine Soğuk çeşme Askeri Rüştiyesinde başladı; Galatasaray Sultanisinde devam etti. Tevfik Fikret ile bu okulda tanışıp arkadaş oldu. Edebiyata ilgisi lise yıllarında başladı. İlk eseri “Leyla Yahut Bir Mecnun’un İntikamı” lise yıllarında yayımlandı. 1888 yılında tahsilini tamamladıktan sonra Hariciye Nezareti’nde göreve başladı; Bir yandan da Galatasaray Sultanisinde öğretmenlik yaptı. Bir yandan da Dışişleri Bakanlığındaki görevine devam etti. Bu yıllarda Ahmet Haşim’in hocası oldu. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Ticaret ve Ziraat Nezareti’nde yeni göreve başlamış, ancak kısa bir süre sonra Hariciye Nezareti’ne dönmüştür. Tevfik Fikret’in bu liseye müdür olması üzerine Galatasaray Sultanisindeki öğretmenlik görevinden ayrıldı. Darülfünun Edebiyat Fakültesi’nde Fransız ve Alman edebiyatı dersleri vermeye başladı. Bu dönemde dil ve konu bakımından çok farklı eserler vermiştir. Artık Türkçülüğü ve yeni dil hareketini benimsemiştir. 1908’de Türk Cemiyeti’nin, 1911’de Türk Yurdu Cemiyeti’nin kurucu üyesi oldu. Türkçülük akımına ilişkin öykülerini öz Türkçülüğe yöneldiği “Çağlayanlar” adlı kitabında topladı. Tek romanı Gönül Hanım Tasvir-i Efkâr Gazetesi’nde tefrika edildi. Bu eserinde Turancılık idealini savunmuştur. 1913 ile 1918 yılları arasında Pest’in baş eşiydi; Mütareke döneminde İstanbul’a döndü. Savaş malzemeleri komisyonunun başkanı olarak Pest, Viyana ve Berlin’de bulundu. 1924 yılında Halife Abdülmecid Efendi’nin müdiresi oldu. 1926’da Ankara’da Hariciye Müsteşar Yardımcılığı görevini üstlendi ve aynı yıl bakanlık müsteşarı oldu.

1927’de İstanbul’da karaciğer kanserinden öldü. Maçka Mezarlığı’na gömüldü.


Ahmed Hikmet Müftüoğlu’nun Eserleri

  • Çağlayanlar
  • Gönül Hanım
  • Haristan ve Gülistan
  • Leyla yahut Bir Mecnunun İntikamı
  • Bir Tesadüf
  • Beliren Simalar
  • Bir Safha-i Kalb
  • Bir Damla Kan
  • Alparslan

Ahmed Hikmet Müftüoğlu Sözleri

  • Zaten Hazret-i Musa ve İsa ve Hazret-i Muhammed, tesis ettikleri dinlerin ne yolda tatbik olunduklarını şimdi görseler lanet eylerler.
  • Politika ve idare sahasında ilerlememiz için bir engel olan yabancılara tanınmış ekonomik ve idari imtiyazların mutlaka kaldırılması lazımdır.
  • Her şeyden önce bunlara ilerleyen ve yükselen insanlık idealini tanıtmalıdır.
  • Burada insanlar ve evler ne kadar fakir ve sade iseler, din adamları, ruhanîler ve mabedler o derece süslü ve muhteşem görünüyordu.
  • Ah bu vatanda her yiğide bir taş dikilseydi memleketimiz baştan sona bir kabristan olurdu.
  • Ey güneş! Siyah peçeli hatunun ay, sarı saçlı çocuklarınla, yıldızlarla başımızın üstünde dolaş ve bize doğru yolu göster! Elmaslar, gönüller, senin bakışlarınla parlarlar!
  • Şimdi ben kendimi kırılmış, iki parçaya bölünmüş bir yazıt sayıyorum ki, bir parçam Gönül’dür. İkimizi birleştirmeden, alın yazımızdan bir anlam çıkarmak olanaksız.
  • İnsanların yüreğinde hırs ve çıkar düşüncesi var oldukça, savaş tehlikesi de hep olacaktır.
  • Ama ben, neler neler söylemek istiyordum. Hiçbir yanıt veremedim, dilim tutuldu.
  • Kadınlar, düşüncelerini, duygularını gizlemekte ustadırlar. O saklanmak istenen duyguları, sizin daha önce keşfetmeniz gerekirdi.
  • Bir kadına karşı saygı göstermek, her erkeğin görevidir. Ama benim utangaçlığım, tutukluğum neden ileri geliyor?
  • En uygar insanlardan, en vahşi toplumlara dek her kavmin düşüncesine, yaşayışına bağlı olduğu dinin etkisi yadsınamaz. İnanışın yanında, cinsiyet ve milliyet ikinci derecede kalıyor.
  • Biz benliğimizi tanımazsak, kimse bizi tanımaya yanaşmaz. Başkasının attığını yiyen, giysisini giyen saygıyı hak etmiyor.
  • Ah bu vatanda her şehide bir taş dikilseydi, memleketimiz baştanbaşa bir kabristan kesilirdi ve bu türbelerin kandiller için göğün yıldızları yeterli olmazdı.
  • Her satır bir hançer, her nokta bir kurşun gibi beynine saplanıyordu. Çökmüş idi. yüreğini kaplayan ateşli bir acı göğsünü yakıyordu.
  • O zaman aslan gibi ölmenin bedelinin insan gibi yaşamaktan olduğunu anla! İnsan gibi yaşamaya, efendi gibi yaşamaya, ataların gibi yaşamaya karar ver.
  • Yahut bu duygusuz, gönülsüz, haysiyetsiz, muhabbetsiz, vatansız sürü arasında yaşayamayacağım. Öleceğim!
  • Her ulusun uygarlığı zekâsının, gerçeğinin, yaşayışının, tarihinin, geleneklerinin, coğrafi konumunun etkisi altındadır.

Ahmed Hikmet Müftüoğlu Alıntıları

    Gönül Hanım

  • Herhangi bir dinin kara ve kanlı perdesi, ancak bilim ve olgunlukla açılıyor ve gerçek yönü bilim ve olgunlukla aydınlığa kavuşuyor.
  • Burada insanlar ve evler ne kadar fakir ve sade iseler, din adamları, ruhanîler ve mabedler o derece süslü ve muhteşem görünüyordu.
  • Çağlayanlar

  • Ah bu vatanda her şehide bir taş dikilseydi, memleketimiz baştanbaşa bir kabristan kesilirdi ve bu türbelerin kandilleri için göğün yıldızları kâfi gelmezdi.
  • Türkiye yıpranmış, tozlu, ciltsiz lakin mühim, faydalı bir kitaptır. Onu okumak, tashih edip tabetmek için sabır ve merak ister.
  • Musikimiz, bizim durgun ruhumuzun, sakin düşüncelerimizin, uçuk benzimizin tercümanıdır.
  • Bu memleketin güzelliklerine göremeyerek bakıyorsunuz, şiirlerini anlamayarak dinliyorsunuz.
  • Dünyanın her tarafındaki taşsız mezarların, senin büyüklüğünün malikâneleridir.
  • Senin o tabur hâlinde bir çelik kütlesi katılığında yürürken takındığın o sağlamlığı, o vakarı görüp de, sana güvenmemek, seni sevmemek mümkün değildir.
  • Hanım kocasından bahsettikçe “gülüm” demeyi âdet ettiğinden Ayşe’nin nişanlısına da “senin gülün” derdi.
  • Ey Türk kadını ırkında ne eşsiz bir bereket vardır ki hem ölümü asker yetiştirir hem Sonsuzluğa Hüner eriştirirsin.
  • Büyüklere karşı saygın bizzat sayılmayı sevdiğindendir; itaat etmen sana itaat edilmesini istemendendir.
  • Evet, bu zavallı vatanın yarasını kanatan sizsiniz, sizin gibi onu beğenmeyenler, ona itimat etmeyenler, daima onun kusurunu gören onun sevgilileridir.
  • Daima didin ve öğren, daima iste ve yüksel. Adil ve merhametli ol! Korkutmaktan ziyade sevdirmeye çalış.
  • İstedim ki bu sazın ezgisini yalnız sen duyasın. Bu acıklı iniltiler yalnız sana dokunsun.
  • Sevda için kadınlarda ” eğilim ve yetenek” olmadığı gibi erkekler için de ” imkân ” yoktur.
  • Şimdi ben de kendimi kırılmış, iki parçaya bölünmüş bir kitabe sayıyorum ki bir parçam Gönül ‘dür. İkimizi birleştirmeden alınyazımızdan bir mana çıkarmak kabil olmaz.
  • Her ne kadar Türk’ü kalp ve kılıç yükseltti ise de yine kalp ve kılıç devirdi.
  • Zaten Hazret-i Musa ve İsa ve Hazret-i Muhammed, tesis ettikleri dinlerin ne yolda tatbik olunduklarını şimdi görseler lanet eylerler.
  • Ben de Gönül Hanım’a İstanbul’un da Rumca “is tin polin” yani şehre veya şehirde tabirinden galat olarak alındığını anlattım.
  • Herhangi bir dinin siyah ve kanlı perdesi ancak ilim ve irfan ile açılıyor ve gerçek yönü ilim ve irfan ile aydınlığa kavuşuyor.
  • Biz benliğimizi tanımazsak, kimse bizi tanımaya tenezzül etmez. Başkasının artığını yiyen, elbisesini giyen saygıya layık değildir…
  • Ey Türk ili! Viran hanelerinin enkazıyla mamureler süslenir. Sen nasıl bir ocaksın ki soğumuş küllerinde ateşler gizlidir.
  • Türkiye’yi aşk memleketi sananlar aldanırlar. Burası sevme sevilme duygularına elverişli bir zemin değildir.

Yorum yapın